Geleneksel ahlaki öğretinin, kadim kültür ve değerlerin, bilginin, tecrübenin, teknik birikimin, genetik yetinin ve dahasının sağlıklı aktarımı üzerine inşa ediyoruz şimdiki zamanımızı. Aslında ‘di’li ya da ‘miş’li geçmiş zamanların damıtılmış hali şimdiki zaman. Bugünün her türlü kazanımının yarının envanterine kaydedilmesiyle de kişisel ve total “varlığı” inşa ediyoruz. Kişisel varlığın anlam çeperi çok geniş, sanat ve zanaat bu çeperin içinde yer alan yetilerden. Sanatın içinde mana üstü bir dokunuş olmasına rağmen varlığını ve sürdürülebilirliğini, disiplinli tekrarlara, yeniyi ve var olmayanı arama azmine, aracısız aktarıma borçlu. Aracılı aktarım eğitim-öğretimle, aracısız aktarım ise baba-oğul, usta-çırak ilişkisiyle ilintili. Bu uzun girişin sebebi şüphesiz; sanatsal aktarımla var olan öz bilginin sürekliğinin ilişkisini kurmak. Babadan oğula geçen sadece bir sanatı icra etme isteği değil, aynı zamanda o sanatın sahip olduğu envanteri bir sonraki nesli sürekli var ederek yarına aktarma fiilidir. Üstelik bu fiil aslında söz konusu sanat olduğunda tüm insanlık adına icra edilen meşakkatli bir amme hizmetine dönüşür. Oğulun, yani yeni yüklenicinin talip olduğu şey basit bir hayatı idame vesilesi değil, sanatın yarına doğru-arı aktarılması için hem bekçilik hem de var olanın üstüne koyma sorumluluğudur. Haliyle, tezyini sanatlar gibi kadim kültürle ilişkisi olan sanatların sahip olduğu envanter tüm insanlığa aittir. Teknom Yapı’yı var eden kurucu düşüncenin bir İslam mabedini inşa ederken taşıdığı maya babadan oğula kavramının asli manasını teşkil eder.

Babadan Oğula -  Babadan Oğula - cami inşaatı, cami kubbe kaplama